7 Aralık 2010 Salı

Çaresiz, tepeden bakıyorum...

Zamanı durduramıyorum arkadaş... 
Uçsuz bucaksız bir arazideyim, hangi yana koşsam da sonunu bulsam şunun?
Yağmur yağmaz, güneş açmaz... Bu ne biçim arazi?


Sayamıyorum günleri arkadaş... Çıkmazdayım...
Dilimin de tadı kalmadı ki, ne yesem ne içsem gene de yavan... 
Öküzün trene baktığı gibiyim... Sanki bir bildiğim varmış gibiyim...


Hayallerim eski kasetler gibi oldu arkadaş... Sar başa, yeniden dinle...
Hangi mazlumun ahını aldım ki aheste aheste çıkıyor?
Veyahut basireti bağlanmak mıdır bu?


Özlüyorum arkadaş... Kim ne derse desin... Özlenecek günler yaşadım...
Merdiveni de devirdim aşağıya hani... 
Çaresiz, tepeden bakıyorum...


Bekliyorum arkadaş... Bekliyorum anasını satayım...
Çaresiz bekliyorum...  

11 Kasım 2010 Perşembe

Minik yavru domuzcuk ve onun kocaman kalbi.

Bir gün minik yavru domuz ve annesi bataklıkta kaka yiyorlarmış. Minik yavru ve pembiş domuzcuk annesine, müslümanları çok sevdiğini söylemiş. Annesi ise ağzı yüzü kaka içinde, minik yavru domuza bunun nedenini sormuş. Minik yavru ve pembiş domuz kakaların içinde şöyle bi yuvarlandıktan sonra bir miktar kaka yemiş ve annesine, müslümanları domuz eti yemedikleri için çok sevdiğini söylemiş. Annesi ise minik yavru domuza müslümanlarla ilgili tüm gerçekleri anlatmış. Birkaç saniye dona kalıp, boş gözlerle annesine bakan minik yavru ve pembiş domuzcuk, kakaların içinde şöyle bir yuvarlandıktan sonra bir miktar kaka yemiş ve annesine, yine de müslümanları çok sevdiğini söylemiş.